Hamidiye Zırhılısı Rize'yi niçin topa tutmuştu ?

Cümle şudur:
Şehrin açıklarına demirleyen Hamidiye Zırhlısı 12 Aralıkta Rize şehrini topa tuttu.
İsyan Rize’ye İstiklal mahkemesinin gelerek el koymasıyla sonuçlandı.

Bir gün içinde karar alan ve temyizi olmayan bu mahkemede, tutuklanmış olan 143 kişiden 8’i için idam kararı çıktı ve diğerleri de çeşitli cezalara çarptırıldı.

İkinci cümle de şudur:

Hamidiye zırhlısı, sivil halkın ve yerleşim alanlarının çok olduğu ve Ulu Caminin bulunduğu Bataniye yamaçlarını dövüyordu. Halk korkutulup sindirilmek isteniyordu.

Daha başka sonsuz sayıda kaynak var.
Hamidiye Zırhlısının bombardımanı sonucu ölen tek bir kişi bile yok.

Bilmem bu font boyunda ve bu renkte görmeyen kaldı mı?
Bu konuda ittifak var.

Sonradan tutuklanan 143 kişiden 8’i idam edilmiş. Diğerlerinden de on dört kişi 15’er yıla, yirmi iki kişi onar yıla, on dokuz kişi de beşer yıl kalebend denilen ağır hapis cezasına çarptırıldı.(Toplam 55 kişi) Geriye kalanlar ise dayak ve para ödeme gibi hafif ceza alıyorlar.

Suçlama olarak denilen şey şudur: ”Bu isyancılar İslam Devleti istiyorlar. Hilafet istiyorlar ve kendi şer düşüncelerine halkı da alet ediyorlar.

Devrime muhalefet etmek. Şapka falan değil. Bakın bu boru değil işte.
Ölenler için, az bile diyebilirsiniz.
Fransız, Rus, Maocu, Humeynici, BAASçı, Sedatçı, Esatçı, Bolivarcı, Castrocu, Kontracı ya da başka devrimlere muhalefet edenleri hatırlayın.

İslamsa söz konusu olan, İslamda olan isyanlar ve bu isyanlara karşı yapılanlar buradan aya yol olur.
Ona hiç girmeyelim diyeceğim ama....

Azcık  Müslüman olanlar bilir, Muhammed de kendine muhalefet edenleri yanaklarından öpmemişti.
Sonuçta sünnettir, sünnete uymak gerekir.
Ki bizim mezhebimizde işimize ne gelirse ona uyarız.  ::))

Bütün bunlar olmasaydı daha iyi olmaz mıydı?
Elbette, kesinlikle.
Ama olmadı, olamazdı.

Ve şunca yıl sonra, bütün bu olup bitenleri eşeledikçe altından elbette kötü kokular çıkacak.
Ne bekliyordunuz ki?
Cesetler hiçbir zaman iyi kokmaz!...

Ve sakın yanılmayın.
2015 yılında bunların tekrar etmesi gün meselesidir.
Zaman çok geçti, insanlık daha üstün bir aşamaya ulaştı zannetmeyin.
Şimdi teknoloji çok gelişti, daha ekstansif katliamlar, soykırımlar yapma imkanı var.
Bunu hiç unutmayın.

Ben gün sayıyorum, belki de ay.
Zaman azdır.
Devrimlere muhalefettir bu, boru değil.
Artık devrim neyse.
İslam devrimi, komünist devrim, Kemalist devrim, Kürt devrimi.
Ama ne olursa olsun, kazanan muhalefet edene mutlaka hesap soracaktır.

Çocuk oyunu değil bunlar.
Ben de zaten bunları bildiğim için korkuyorum ya.
Herkes için korkuyorum, yanlış olmasın.


Hamidiye Zırhılısı Rize'yi niçin topa tutmuştu ?

Rize’nin Hamidiye Zırhlısı tarafından topa tutulması bir Rize türküsüne de yansıdı: "Atma Hamidiye atma, şapka da giyeceğuz, vergi de vereceğuz" . Şapka kanunu halkın büyük tepkisine rağmen böylesi cebri yöntemlerle uygulandı.

Ömer Aymalı / Dünya Bülteni - Tarih Servisi

İnkılaplar içerisinde halkı doğrudan ilgilendiren ve bu sebeple de en büyük tepkiyi doğuran Şapka inkılabı 1925 yılının Ağustos ayında Mustafa Kemal Paşanın Kastamonu gezisiyle başladı. Cumhuriyet Türkiyesi halkının kılık kıyafetinin de Batılı ‘uygar’ toplumların kıyafeti gibi olması taraftarı olan Mustafa Kemal Paşa burada başı açık halde elinde ise bir şapka ile halka şöyle hitap ediyordu:

"Efendiler, Türkiye Cumhuriyeti’ni tesis eden Türk halkı medenidir.
Tarihte medenidir, hakikatte medenidir.
Fakat ben sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı; fikriyle, zihniyetiyle medeni olduğunu ispat ve izhar etmek mecburiyetindedir.
Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı aile hayatıyla, yaşayış tarzıyla medeni olduğunu göstermek mecburiyetindedir.
Velhasıl medeniyim diyen Türkiye’nin, hakikaten medeni olan halkı başından aşağıya vaz’ı haricisiyle dahi medeni ve mütekamil insanlar olduğunu fiilen göstermeye mecburdurlar…

AutoResizeImage.file:///C:/Users/DR-KRA~1/AppData/Local/Temp/nsj9B85.tmp/ContainedTemp/ARI/ARI.jpegBu izahatımı heyet-i aliyenize, heyet-i umumiyeye bir sualle tevcih etmek istiyorum, soruyorum: "Bizim kıyafetimiz milli midir?
Bizim kıyafetimiz medeni ve beynelmilel midir?"…

Tabirimi mazur görünüz altı kaval üstü şişhane diye ifade olunabilecek bir kıyafet, ne millidir ve ne de beynelmileldir....
Bu gidiş zaruridir.
Bu zaruret bizi yüksek ve mühim bir neticeye isal ediyor.
İsterseniz bildireyim ki bu kadar yüksek ve mühim bir neticeye vusul için lazım gelirse , bazı kurbanlar da verelim.
Bunun ehemmiyeti yoktur.
Medeniyetin coşkun seli karşısında mukavemet beyhudedir.
O, gafil ve itaatsizler hakkında çok bi-amandır"

Şapka giyilmesinin va’z edildiği bu konuşmadan birkaç ay sonra Kasım ayında Şapka giyilmesi hakkında bir kanun çıkarılarak halka şapka giyilmesi zorunlu hale getirildi. Ancak TBMM’de alınan bu karara halkın tepkisi oldukça sert oldu. Erzurum, Rize, Sivas, Maraş, Giresun, Kayseri, Tokat, Amasya, Trabzon, Gümüşhane’de isyanlar çıktı. İsyanın çıktığı şehirlere gezici İstiklal Mahkemeleri gönderildi. Direnişin yoğun olduğu Rize’ye hükümetin müdahalesi ise diğerlerinden farklı oldu.

Rize Ulu Cami imamı Hafız Şaban Hoca, namazdan sonra cami etrafında toplanan kalabalığa; "Biz akaid-i diniyeye hizmetkârlık ve bağlılık isteriz. Inanmayan inanmasın fakat inananlara zulm edilmesin! Tek istediğimiz sarığımıza, sakalımıza ve cübbemize dokunulmasın. Şapkayı giyenler giysin ama giymeyenler hapse atılmasın!" hitap edecek, sonra da cemaatle birlikte hükümet konağına doğru yürüyüşe geçecekti.Rize’de yaşanan bu gelişmeler üzerine isyanı bastırmak üzere ilk görevlendirilen Hamidiye Zırhlısı oldu. Şehrin açıklarına demirleyen Hamidiye Zırhlısı 12 Aralıkta Rize şehrini topa tuttu. İsyan Rize’ye İstiklal mahkemesinin gelerek el koymasıyla sonuçlandı. Bir gün içinde karar alan ve temyizi olmayan bu mahkemede, tutuklanmış olan 143 kişiden 8’i için idam kararı çıktı ve diğerleri de çeşitli cezalara çarptırıldı.

Rize’nin Hamidiye Zırhlısı tarafından topa tutulması bir Rize türküsüne de yansıdı: "Atma Hamidiye atma, şapka da giyeceğuz, vergi de vereceğuz" . Şapka kanunu halkın büyük tepkisine rağmen böylesi cebri yöntemlerle uygulandı. Halkın şapka giymekten başka bir çaresi kalmamıştı. Mete Tuncay, Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kurulması adlı kitabında halkın yaşananları nasıl okuduğunu şu cümlelerle özetleyecektir: ”Şapkaya karşı doğan tepkilerin şiddetle bastırılması üzerine, gerçekten pahalı olduğu halde, hiç kimsede şapka giymenin pahalı olabileceğini söyleyecek hal kalmamıştır. Çünkü görülmüştür ki, artık sorun ”fes” ya da ”şapka”yı değil, onlardan birinin giyileceği kafayı yerinde tutabilmektir!”

Kaynaklar:

Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri

Mahmut Goloğlu, Devrimler ve Tepkiler

Mete Tuncay, Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kurulma

1925'te Şapka Devrimine uymayan Rize'nin denizden bombalanması

AutoResizeImage.file:///C:/Users/DR-KRA~1/AppData/Local/Temp/nsj9B85.tmp/ContainedTemp/ARI/ARI-1.jpeg

1925'te Rize'yi Karadeniz'den bombalayan Hamidiye zırhlısı:

15 Aralık 1925 günü “Biz zorla şapka giymek istemiyoruz, sarığımız bize yeter!” diyerek Ulu Cami önünde toplanan halkın üzerine jandarmalar ateş açıyorlar. [b]Uyarıya rağmen dağılmayan kalabalığın üzerine gelişi güzel ateş sonucu 17 kişi ölüyor. Bağıran-inleyen yaralılara kimse dokunamıyor. 143 kişi tutuklanıyor.

Olaylar üzerine düşman üzerine sefere çıkarcasına dönemin en büyük harp gemisi olan Hamidiye Kruvazörü Rize sahillerine gelip demir attı. Birinci Dünya savaşında İngilizlerin dövemediği Karadeniz sahillerini, millete zorla şapka giydirmek için Hamidiye zırhlısı gümbür gümbür bombalamaya başladı. Hamidiye zırhlısı, sivil halkın ve yerleşim alanlarının çok olduğu ve Ulu Caminin bulunduğu Bataniye yamaçlarını dövüyordu. Halk korkutulup sindirilmek isteniyordu.

İSTİKLAL MAHKEMESİ HEMEN ASIYORDU

Rize Ulu Cami imamı Şaban Hoca, namazdan sonra etrafında toplanan kalabalığa ;“Biz hükümetten akaid-i diniyye’ye hizmetkarlık ve bağlılık isteriz. İnanmayan inanmasın, fakat insanlara zulüm edilmesin. Tek isteğimiz sarığımıza, sakalımıza ve cübbemize dokunulmasın. Şapkayı giyenler giysin ama giymeyenler hapse atılmasın!”

Bu heyecanlı konuşmadan sonra coşan kalabalık köylülerle birlikte hükümet konağına doğru yürüyüşe geçmişler.

Yarı resmi Hakimiyet-i Milliye gazetesi bir gün sonra yazıyor; “Rizenin Bataniye bölgesinde Ulu Cami imamı Şaban Hoca halka karşı konuşurken; “Hükümette din düşmanlığı baş göstermiştir. Memlekette herkes şapka giymeye zorlanıyor. Giymeyenler hapisten idama kadar cezalara çarpılıyor. Buna karşı duyarsız kalmak dinimizde günahtır. Ayaklanma vacip olmuştur!

Biz herkes dinimize girsin demiyoruz. Biz hükümetten sadece dinimize saygı ve bağlılık istiyoruz. Müslümanlara ve İslam’a zulmedilmesine müsaade etmeyeceğiz!” Deyince halk toplu yürüyüşe geçiyor.

Hakimiyet-i Milliye gazetesinin yazdıklarına göre, isyancılar Hükümet Konağını ele geçiriyorlar. Ankara hükümeti Rize üzerine büyük bir askeri kuvvet gönderiyor. Rivayete göre üç gün süren halk ile asker arasındaki çatışmalarda yüzlerce köylü hayatını kaybediyor. Bölgenin imdadına hemen gezici-seyyar istiklal mahkemesi yetişiyor.

Yargılama göstermeliktir ve son tiyatro sahnesidir. Bir gün süren tek celsede, hakim koltuğunda oturan ve hiçbiri hukuk adamı olmayan milletvekilleri tarafından temyizi, itirazı ve avukatı olmayan mahkeme değiştirilemez kararını veriyor. Karara göre ”Bu isyancılar İslam Devleti istiyorlar. Hilafet istiyorlar ve kendi şer düşüncelerine halkı da alet ediyorlar.

Sadece bir gün içinde bu 143 kişinin yargılama işlemi bitirildi. On dört kişi 15’er yıla, yirmi iki kişi onar yıla, on dokuz kişi de beşer yıl kalebend denilen ağır hapis cezasına çarptırıldı. Geriye kalanlar ise dayak ve para ödeme gibi hafif ceza alıyorlar.İstiklal Mahkemesinin hızla verdiği kararla sekiz kişi hemen Ulu cami önünde kurulan darağacında idam edildi.

Asılan sekiz kişi Ulu Cami imamı Hafız Şaban Efendi, Muhtar Yakup Çavuş, İslahiye imamı Hasan Efendi, Belediye bekçisi Kadir Ağa. Rize asliye mahkemesi Başkatibi Hafız Osman Efendi ve kardeşi avukat Hulusi beyler, merkez cami imamı Hafız Kamil, Peçelioğullarından Mehmet ve Ahmet Çavuş kardeşler, Kamburoğlu Hafız Mehmet ve Nakşi Şeyhlerinden Numan Sabit Efendi’dir.

http://www.timeturk.com/tr/2012/12/12/sapka-yuzun ...aladi.html











HTML hit counter - Quick-counter.net