Türklerin ve Çinlilerin, 3000 yıllık savaşı
Çin-Türk savaşının tarihsel zemini
Son
günlerde Doğu Türkistan’da Çinlilerin Uygur Türklerini katletmesiyle
ilgili olarak, bu savaşın 1949’da Çin’in Doğu Türkistan’ı işgal ederek
yeni sömürge anlamında Sinciang adını vermesiyle başladığı ileri
sürülmektedir.
Oysa
bu tarihi incelediğimiz zaman görüyoruz ki bu tarih 3000 yıllık bir
süreci kapsamaktadır. Bu 3000 yıllık sürecin olgularını çözümlediğimizde
karşımıza bozkır ve dağ bölgesindeki Türk ve Moğol etnisiyle güneyde
Yangçe Nehri vadisinde yerleşen Çin etnisi arasındaki savaşın tarihi
görülmektedir.
Bu
tarih ise bugün Kuzey Çin olarak tanımlanan Pekin’in, Doğu
Türkistan’ın, İç Moğolistan’ın ve Mançurya’nın yer aldığı bölgede geçen
bir savaş tarihidir. Çin’i coğrafi olarak resmettiğimizde bu 3000 yıllık
bozkır halklarıyla vadi Çin halkı arasındaki savaşı daha iyi
anlayabiliriz.
Çin
batıdan Tibet yükseltisiyle sınırlanmaktadır. Güneyde ise Hindçini
alanıyla sınırlıdır. Çin coğrafyası, Yangçe Nehri dediğimiz bugünkü
Güney Çin alanında Yangçe düzlüğündeki bir coğrafyada ortaya çıkmıştır.
Kuzeyde
ise Sarı Irmak diye tanımlanan, günümüzde Kuzey Çin olarak belirtilen
ve Çin Seddi’nin de bulunduğu bu bölge; kuzeydeki bozkır halklarıyla
güneyli Çin halkını oluşturduğu ileri sürülen vadi halkları arasındaki
savaş alanıdır.
Bu
anlamla bakıldığında Doğu Türkistan’ı da alan ve Tibet’in kuzeyinden
başlayıp Kore’ye kadar uzanan Kuzey Çin bölgesi sanıldığı gibi Çin
coğrafyası değildir
Çin’in gerçek tarihi
Çin
tarihinin en erken dönemlerinden günümüze değin bir analiz yaptığımızda
karşımıza bugüne kadar bilinenden çok farklı bir resim çıkmaktadır.
Eberhart’ın Türk Tarih Kurumu’yla yaptığı Çin belgeleri üzerindeki tarih
çalışması Çin tarihi için en somut verilerden birini oluşturmaktadır.
Diğer
taraftan Gumilev’in Hunlar ve Eski Türkler isimli çalışmaları da Çin
tarihinin ana kaynaklarını oluşturmaktadır. Bu ana kaynakları
okuduğumuzda Çin’in Güney Çin bölgesindeki Yangçe havzası halkının
sürekli kuzeye, Sarı Irmak vadisi bölgesine doğru yayıldığını
görmekteyiz. Bu bölgedeki Çin istilasına karşı duran halklar ise
Türkler, Moğollar ve Tunguzlar olarak tanımlanan bozkır kuzey
halklarıdır.
Çin’in MÖ 1. binyıldaki ilk hanedanı olan Şang hanedanı köken olarak Türk ve Moğol kökenli bir hanedandır.
Bunu
takip eden dönemde MÖ 1. binyılın ikinci yarısındaki Çi’ler Chou
Hanedanı’dır. Chou hanedanının Çi halkıdır. Hanedan halkının ana kitlesi
Kuzey Çin’deki Türkler ve Moğollardır.
Bu
boyutuyla bakıldığı zaman karşımıza Çin tarihinin çarpıtılmış bir
formatını görmekteyiz. Bu format da bugünkü resmi Çin açıklamalarıyla
yapılan ve dünya tarafından da tartışmasız kabul edilen bir açıklama
sürecidir.
Mao
Zedung’un Çin Devrimi üzerine yazdığı broşürün birinci cildini Mao
kendisi yazmamış; buradaki bilim dışı spekülasyonlara katılmamıştır. Çin
Komünist Partisi bürokratlarına yazdırdığı Çin’deki Milliyetler adlı
makale okunduğu zaman orada vurgulanan şudur:
Çin
milleti esas olarak Han milletidir. Han milleti dışında diğer
milliyetler olarak da Tibet milliyeti, Uygur milliyeti ve İç Moğolistan
gibi milliyetler sayılmaktadır.
Bu
anlamda olaya baktığımızda sanki karşımızda Çin homojen bir etnik
toplulukmuş ve bu topluluk içinde çok küçük, %1-2’lerle ifade edilen,
diğer milliyetler varmış söylemi durmaktadır.
Hanedanlar, Han Çinlileri ve Türkler
Bu
söylem içinde karşımıza Han Çinlileri gibi bir kavram çıkarılmaktadır.
Han Çinlileri dediğimiz kavram Hunların kuzeydeki Sarı Irmak ve Tarım
Havzası’nı fethettikleri dönemde güneyde yani Yangçe havzasında Han
Hanedanı’nda bir Çin kimliği olarak ortaya çıkmıştır.
Yazının
başında da vurguladığım gibi Han hanedanı öncesi Çin’de hanedan olan
Chou’lar ve bunların halkı Çi’ler esas olarak Türk ve Moğol halklarından
oluşmaktadır. Keza bundan daha evvelki döneme gittiğimiz zaman Şang
Hanedanı da aynı şekilde kuzey kökenli Türk ve Moğol halkından
oluşmaktadır. O halde ilk defa Yangçe Irmağı çevresinde ırmak tarımı
yapan halk Han Hanedanı olarak kendini toparlamış ve bu Hunların Kuzey
Çin’i bütünüyle fethettikleri dönemde Han Hanedanı Yangçe ile Sarı
ırmağın güney kesiminde yer almıştır.
MÖ
200’lü yıllarla MS 200’lü yıllar arasında gelişen bu sürece baktıktan
sonra Çin’de Han Hanedanı tamamen dağılmış ve Çin bütünüyle
parçalanmıştır. Bu süreçte M.S. 200’de başlayan Çin’in parçalanması
600’e kadar devam etmiştir ve bu dönemde kuzeyde bugünkü Tarım Havzası
ve Pekin de dahil olmak üzere Sarı Irmak havzası üzerinde Tağbaç
dediğimiz, Çinlilerin Topa dediği, Wei Hanedanı hüküm sürmüştür.
Tağbaçlar
tümüyle Türklerden oluşmuş bir hanedandır. Ve bu hanedan döneminde
Çin’in kuzey bölgesi bütünüyle Türkleşmiştir. Güney bölgesinde ise
Çinlilik dağılmıştır. Çıkan isyanlarda Han Hanedanı ve Han ulusu fiziki
olarak da yok olmuştur.
O
yıllarda var olan 60 milyona yakın Han nüfusunun % 70’i bu
ayaklanmalarda kırılmış geriye 6 milyonluk bir nüfus kalmıştır.
Tağbaçların egemen olduğu bu dönemde artık Kuzey Çin denilen bölge
tümüyle Türklerin egemenliğindeki bir bölgedir ve güney bölgede de Çin
Hanedanı tamamen dağılmıştır.
Bunu
takip eden dönemde ise 6. yüzyıllarda Göktürkler bugünkü Türkistan ve
Moğolistan bölgesinde Hunların dağılmasıyla ortaya çıkan durumu yeniden
değiştirmiştir. Göktürkler burada Türk etnojenezini oluşturarak bu
bölgede yaşayan Hun sonrası topluluklar olan Uygurlar, Kırgızlar,
Karluklar ve Basmılları yeniden Türk kimliğinde, Türk imparatorluğunda
birleştirmiştir.
Bu
dönemde Güney Çin’de Tang Hanedanı dediğimiz bir hanedan kurulmuştur.
Tang Hanedanı 6. yüzyılda ortaya çıkmış ve 8. ve 9. yüzyıla kadar
iktidarda kalmıştır. Tanglar döneminde Çinliler bugünkü Türkistan’a ve
Doğu Türkistan’a doğru bir kuşak boyunca ilerlemiş ve Kuzey Çin’deki
egemenliklerini kurmuşlardır.
Tang
Hanedanı sonrasında ise Göktürk Devleti’nin yıkılmasıyla bugünkü Tarım
Havzası’nın etrafında Uygurlar iktidara gelmiştir. Uygurların
egemenliğinden sonra Moğol hanedanı olan eski Sienpilerin torunları olan
Kıtaylar bugünkü Sarı Irmak vadisi boyunca Çin’de iktidara gelmiş ve
bunların batıya doğru devamı ise Batı Türkistan’da Karakıtaylar olarak
gelmiştir.
Yani
Uygurlar sonrası yine iktidara gelen etnik grup Çinliler olmamış Tang
Hanedanı’nın kuzeyinde yer alan ve Tang Hanedanı’nı güneye sıkıştıran
Kıtaylar veya Kitanlar egemen olmuştur.
Bunların
Uygurlarla beraber devam eden kesimi ise Karahıtaylar dediğimiz
iktidarı kurmuştur. Karahıtaylar bütünüyle Türkleşmiş bir hanedandır ve
daha sonra Altınordu’daki birçok kabile Kıtaylardan gelmiştir.
İşte
bu dönemde yeni bir olgu olarak Tang Hanedanı’nın dağılması sonrası
Song Hanedanı ortaya çıkmıştır. Songlar döneminde güneyde Songlar yer
alırken, bunların kuzeyinde Kıtaylar yer almaktadır. Keza bu Song
Hanedanı Kıtaylara karşı ittifak olarak Gürcen dediğimiz Tunguz kökenli
Kore’nin kuzeyindeki halkla bağlantıları kurarak; Gürcenleri Kıtaylar
üzerine yönlendirmiştir. Kıtay Hanedanı, bir başka isim olanak Leo
Hanedanı olarak anılmaktadır ve Batı Leo da Karakıtaylara verilen
isimdir.
Mançurya’dan
ve kuzeyden gelen Gürcenler, Moğolların dediği şekliye Curcenler,
burada Karakıtayların ve Kıtayların egemen olduğu Kuzey Çin bölgesini
fethetmişler ve Altınhanlar ismini almışlardır. 13. yüzyılda iktidarda
bulunan Altınhanlar döneminde Songlar, Güney Çin’de Yangçe’ye
hapsedilmiş bir durumda kalmışlardır.
Cengiz Han ve Türk akını
Bu
dönemde Cengiz Han Moğolları bütün Türk kabilelerini birleştirerek
İran, Avrupa ve Rusya’ya doğru büyük bir akına çıkarmıştır. Bu akını
yöneten halklar Tatarlardır. Ağırlıklı olarak Tatarlardan oluştuğu için
tüm bu Türk topluluklarının oluşturduğu orda Tatarlar olarak
adlandırılmıştır. Anadolu’da ve İran’da İlhanlılar, Rusya’da Altınordu
ve Batı Türkistan’da Çağataylar olmuşlardır.
Çin’de
ise Kubilay Han Çin’i fethetmiş ve Çin’i fethettiği süreçte herkesin
sandığının tersi Cengiz’in Moğolları ve Tatarlarından önce Doğu
Türkistan ve Batı Türkistan’daki Karakıtaylar iktidar olmuştur. Bu
süreçte Uygur Türkleri Cengiz ordasında yer alarak onun en önemli
kültürel kimliklerini sürdürmüştür.
Cengiz,
1200’lü yılların başlarında Çin Seddi’ni de aşarak Karakıtaylar’ın
egemen olduğu Kuzey Çin bölgesini fethetmiştir. Fakat bu dönemde artık
Kıtaylar değil Gürcenlerin Kim Hanedanı egemendir. Yani Çin’le yapılan
savaşta Cengiz Han’ın orduları Çin’le değil bu bölgede egemen olan
batıda Karakıtaylar, doğuda ise Kimler olmuştur.
Daha
sonra Hülagü döneminde Güney Çin de fethedilmiştir. Bu dönemde Kubilay
Hanedanı, Yuan Hanedanı ismini almıştır. Yuan Hanedanı döneminde Çin,
Tatarların Avrupadan Çin’e kadar olan egemenliği sayesinde,
Pax-Mongolica (Moğol Barışı) denilen dönemde en büyük gelişimini
göstermiştir.
Bu
dönemdeki Yuan Hanedanı esas olarak Moğollardan oluşmuş bir hanedandır
ve karşımızda yine Çinli bir etnojenez sözkonusu değildir.
Dünya
sistemindeki gerileme sonrası Çin’e egemen olan Moğollar’ın deniz
sisteminden ayrılmalarıyla gerileme başlamış ve Moğollar bu bölgeden
çekilerek tekrar Moğolistan’a döndüğünde, Çin’de Ming Hanedanı öne
çıkmıştır.
Songları
takip eden Ming Hanedanı Çin kökenli bir hanedandır. Mingler bu bölgede
15. ve 16. yüzyıllara kadar iktidarda kalmıştır. Ama tekrardan
kuzeydeki Gürcenlerin torunu olan ve bugün Mançular olarak tanımlanan
iktidar Çin’i tekrar fethetmiş ve egemenliğini oluşturmuştur. Bu,
1912’de Japonların Çin’i ve Mançurya’yı fethetmesiyle Çin
İmparatorluğu’nun yıkılması dönemine denk düşmektedir.
Türkler Çin’i yönetiyor
Burada
Han iktidarını ve Hanları mutlaklaştırarak Çin’in mutlak bir Han ulusu
olduğu iddiasının ne kadar köksüz olduğunu görüyoruz. Çin’in
hanedanlarına baktığımız zaman Çin’in gerçek Çinli olan hanedanları olan
Hanlar, Yangçe’de sınırlı kalmış, öte yandan Hunlar Kuzey Çin’i
yönetmiştir.
Hunların
Sienpiler tarafından yıkılmasıyla Han Hanedanı Kuzey Çin denilen
bölgeye ve Doğu Türkistan’a doğru ilerlemiştir. Hun gerilemesini takip
eden bu dönemde Güney Çin’den Hanlar kuzey bölgesini istila etmişlerdir.
Daha
sonra ise Türk kökenli Tağbaçlar kuzeyden gelerek Doğu Türkistan,
Türkistan ve Kuzey Çin denilen bölgeleri fethederek burada Tağbaç
iktidarını oluşturmuştur. Çin’in Han bölgesi bütünüyle parçalanmış ve bu
parçalanma sonucu Han dönemi ve vadi iktidarlarını oluşturan
topluluklar 3-4 parçaya bölünmüştür. Han ulusu da fiziki olarak tarihten
silinmiştir.
Tağbaçlar
dönemini takip eden dönemde önce Güney Çin’de Sui Hanedanı dediğimiz
bir hanedanlık ortaya çıkarken, Tağbaçlar esas Pekin’i kontrol
etmektedir. Yani Çinliler güneyde marjinal bir konumdayken Türkler Çin’i
kontrol etmektedirler.
Daha
sonraki dönemde Tağbaçların kuzeyden gelen Juan Juanlar tarafından
yenilmesiyle Güney Çin’de Tang Hanedanı ortaya çıkmıştır. Tanglarla
Hanlar arasında dört yüz yıllık etnojenezin durduğu ve Çinliliğin
bölgeden silindiği bir süreç yaşanmıştır.
Tanglar
Yangçe vadisindeki tarımcı Çinli toplukları yeniden biçimlendirmiş ve
Göktürklerin kuzey bölgedeki egemenliklerinin dağılması sonucu bu
bölgeye doğru ilerlemiştir. Tangların bu ilerleme sürecinde Arap
ordularına Batı Türkistan’da yenilmeleri sonucu Müslümanlığın bölgeye
girmesiyle Çinliler bu bölgeden tekrar silinmiştir.
Bunu
takip eden dönemde Kuzey Çin dediğimiz bölgeye 6. ve 9. yüzyılda
Uygurlar egemen olmuş, daha sonra Kıtaylar hanedan olarak egemen
olmuşlardır.
Kıtay
Hanedanı da Türkleşmiş bir Moğol hanedanıdır. Ama bu dönemde Çin’de
Tangların yerine Güney Çin’de Song Hanedanı ortaya çıkmıştır. Song
Hanedanı’nı sonlandıran Hülagü’nün Moğolları olmuştur. Ama Kıtay ve
Karakıtayların Çin’in kuzey bölgesindeki iktidarını bütünüyle yıkan yine
kuzeyden gelen bir topluluk olan Gürcenler olmuştur. Bunlar Çin
hanedanıdır.
Aynı
şekilde 13. yüzyılda yine kuzeydeki hanedanı tarihten silen yine
kuzeyden gelen Cengiz ve Kubilay Moğolları olmuştur. Bu dönem sonrası
Song Hanedanı da sonlandırılarak karşımıza yine bütün Çin’i kaplayan
Yuan Hanedanı dediğimiz bir Moğol hanedanı çıkmıştır. Bunu takip eden
dönemde, Mingler yine bu bölgede egemen olduktan sonra, Çin’e kuzeyden
gelen Mançular 300 yıl egemen olmuştur. Japonlar Çin’deki iktidarı
yıktığı zaman iktidar olan hanedan bu Mançu hanedanıdır.
Bu
boyutuyla görüldüğü gibi Çindeki hanedanlardan Çinli sayılabilecekler
sadece Han (M.Ö.200 - 100’ler), Tang (600-900 arasında) ve Song (1200’lü
yılarda) Hanedanlıklarıdır. Bunun dışındaki tüm hanedanlar Mançu
Hanedanı, Yuan Hanedanı, Kim Hanedanı, Kıtay Hanedanı, Tağbaç Hanedanı
ve onun öncesi Chou Hanedanı’ndan Çi’ler gibi hanedanlar Kuzey Çin’deki
Türk, Tatar, Tunguz ve Moğollardan oluşmuş hanedanlardır.
Diğer
taraftan batıdaki Tibet daha az etkilenmiş bir bölge olarak Tanglar
tarafından yönetilmiş; Turfan ve Tarım Havzası’na da Uygurlarla beraber
yerleşmiştir.
Bu
haliyle tarihe baktığımız zaman Mao Zedung “Han Hanedanı Çin’in ana
ulusudur” dediği zaman, Han Hanedanı’nın tarihten kaybolduğunu
görüyoruz. Diğer taraftan ise devede kulak misali küçük etniler sayılan
Çinliler, Tibetliler, Uygurlar, Moğollar ve Tunguzlar gibi millet bile
olmadıkları ileri sürülen milliyetler tezi de tamamen çarpıtmadır.
Çinin
kuzey bölgesi bütünüyle Türk, Moğol ve Tunguzların yönetiminde olmuş;
hiçbir zaman Çinlileşmemiş bölgelerdir. Buradaki Çinlileşmenin varlığını
silen bir olgu olarak Cengiz döneminde yapılan ırk kanunlarına göre
Moğollar, Tatarlar, Türkler, Altınhanlılar, Kıtaylar birinci sınıf
vatandaşlar olurken Çinliler daima köle ve dördüncü sınıf vatandaş
olmuştur. Bu nedenle de Çinlileşmeye karşı tavır göstermiştir.
Örneğin
çok tipik bildiğimiz saçların atkuyruğu yapıldığı Çinli resmi aslında
Çinli değil Mançudur ve Tunguzdur. Yani Gürcenlerin kolu olan Kıtaylar,
Çin Hanedanı ve daha sonra Munçular bu bölgede egemen olan gruplardır.
Bunların saçlarını örmesi Çinli kıyafeti değil tam tersi kuzeyli bozkır
kıyafetidir.
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy