DOĞAN:
NECİP FAZIL KISAKÜREK GERÇEKLERİ? NECİP FAZIL KISAKÜREK KİMDİR
tsumut71@gmail.com
31
Ocak 2021 - 14:36 - Güncelleme: 31 Ocak 2021 -
23:07
Necip
Fazıl neden Atatürk ve devrimlerin düşmanı oldu?
Hayranları
pek bilmez 1943 yılına kadar Atatürk’ün ve devrimlerini
savunan Cumhuriyet düşmanlarına göz açtırmayan bir Necip Fazıl
Kısakürek vardı.
Kubilay’ın
ölümünde mesela…
1934
yılının Aralık ayında Ankara Türk Ocağı’nın yaptığı
Kubilay’ı anma toplantısında “Gözüme
görünen şeyi açıkça kaidesiz tertipsiz ve imasız söylüyorum.
Eğer inkılabı zayıf tutarsan eğer inkılabın yüreğini
hassasiyetini ve sinirlerini temsil etmezsen bıçağın ters tarafı
ile yirmi dakikada kesilen Kubilay’ın kafasında sana tevcih
edilen akıbeti seyredebilirsin. Türkiye nüfus kütüklerindeki
softa ve mürtecinin yeşil kanını kurutacaksın. Bu kadar. "
demişti.
1938’de
Atatürk’ün ölümü üzerine şunları yazmıştı:
“Benim
gözümde birbirine bağlı iki işin sahibi iki Atatürk var. Zaman
tasnifinde bunlardan biri düşmanın denize dökülüşüne öbürü
bugüne kadar sürer. Biri ölüm hükmü giymiş bir milleti
şahlandırdı. Mucize çapında bir başarıyla madde ve askerlik
planında muzaffer kıldırdı. Öbürü bir an evvelki ölüm
tehlikesini doğuran sebepler âlemine karşı harekete geçti fikir
ve cemiyet planında yeni bir bünye inşasına girişti. Milli
kahramanın ölümü önünde duyduğumuz matem hissini tek bir
emniyet duygusu ile teselliye muktediriz. Teknesinde Atatürk’ü
yoğuran Türk milleti daima Atatürk gibi kahramanlara ihtiyaç
duyacaktır. ”
Mayıs
1943’te
Necip
Fazıl Büyük Doğu isimli bir dergi kurduğunu ve CHP
ölçülerine uygun yayın yapacağını söyleyerek CHP’den
dergi için 5000
lira para
istedi. Aynı dönem CHP’den
milletvekili adayı oldu. Bu sürede Atatürk’ü öven yazılar
yazdı. Büyük Doğu’nun dokuzuncu sayısını “Atatürk’ün
Altın Anahtarla Açtığı Son Fabrika Kapısı. Şimdi Onun Ruhu
Aynı Anahtarla Türk’ün Zafer Kapısında”
başlıklı kapakla çıkartan Necip Fazıl derginin onuncu sayısında
da
"Atatürk dirilecektir"
başlıklı bir yazı kaleme aldı.
“Bir
gün Atatürk dirilecektir!!! Evet lâf ve hayal yahut fikir ve remz
âleminde değil doğrudan doğruya madde ve hakikat dünyasında
Atatürk hayata dönecektir!!! Bir gün Atatürk Etnografya
müzesindeki taş sandukasının kapağını omuzlarile kaldırıp
ufkî vaziyetten şakulî hale geçecek; ve sırtında mareşal
üniforması Ankarada Atatürk bulvarında görünecektir!!! Bir gün
onu kâfurîden yontulmuş asîl ve mevzun parmaklarile kılıcının
kabzasını kavramış zarif ve ince endamile bir masaya eğilmiş ve
gök gözlerile dünya haritasını süzmeğe başlamış olarak
göreceğiz!!! Bugün dünya muhasebe ve muvazenesinde Türk
milletine ait hakların terazi kefesinde görüneceği andır!!! İşte
o gün başımızda bulunacak olan şahsiyet günün gerektireceği
üstün kurtarıcılık vasıflarına göre ruhile olduğu kadar
maddesile de Atatürk’ten başkası olmıyacaktır. Zira Türk
milletinin içindeki Atatürk’lerin harekete geçmelerile onun
sandukasını devirip bu Atatürk’lerin derisi içine yerleşmesi
ayni ana rast gelecektir. ”
Necip
Fazıl umduğunu bulamamış milletvekilliği başvurusu kabul
edilmediği gibi dergi için istediği para da gönderilmemişti.
CHP'li olmak kârlı bir iş değildi. O ne yaptı çizgisini
değiştirdi. Büyük Doğu’da Atatürk’ü devrimleri ve dönemin
hükümetini eleştirmeye başladı. Necip Fazıl’ın Büyük Doğu
Dergisinde yaptığı zararlı yayınlar hükümetin gözünden
kaçmamıştı.
Basın
Yayın Genel Müdürlüğü’nün Şubat 1944 tarihli
raporunda Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergisinin İngiltere
devlet politikasına hizmet ettiği yazıyordu. Necip Fazıl 1947’de
Atatürk’e hakaret içeren yazıları nedeniyle yargılandı.
Necip Fazıl’ın Atatürk’e hakaret etmesini içine sindiremeyen
Türk halkı sokağa indi çok yerde protesto mitingleri düzenlendi.
Necip
Fazıl daha sonra Demokrat Parti lehine yazacağını söyleyerek
Adnan Menderes’ten çok defa para istedi. 26 Aralık 1956’da
Menderes’e yazdığı bir mektupta “Ben ki her şeyi
uğrunuza riske etmiş her defa mükemmel eseri vermiş ve bu kadar
tecrübe ve çileden geçmiş bir adamım. ” diyor ve
ekliyordu:
“Haftalardır
Ankara’nın bu hücra ve münzevi otelinde cinnet buhranları
içinde çırpınmaktayım. Bütün istediğim zarara birkaç bin
zamla 20 bin lira temininden ibarettir. Bunca muvaffakiyetten sonra
uğratıldığım bu hal ve düştüğüm şeref kırıklığı
hayatıma mal olabilir. ”
14
Ocak 1958’de yine Menderes’e gönderdiği bir mektupta ise
şunlar yazılıydı:
"Ben
hastayım. Şekerliyim. Ayrıca çıldırmak üzereyim. Bütün
hastane halime acıyor. Bu vaziyette emrin uzaması benim ölüme ve
cinnete terk edilmem demektir. Başıma bir hal gelecek olursa
Allah’a Türk Milletine ve
"Allah bir"
diyenlere karşı hesap nasıl verecektir. Kadiri mutlakın üzerine
yemin ederim ki yalan söylemiyorum mübelağa etmiyorum rol
oynamıyorum edebiyat yapmıyorum. "
14
Haziran 1958’de ki mektubu ise “Reklam ve sair
ihtiyaçlarım için 10 bin lira lütfedilirse... Ayda 6 bin lire
tahsis olunursa...” diye başlıyordu.
Örtülü
ödenekten Necip Fazıl’a verdiği paralar Yassıada’da ki
mahkemede Menderes’in başına bela olmuştu.
Başbakanlık
tarafından ajans gazete ve dergilere ödenen yaklaşık 700 bin
liranın 147 bin lirasının sadece Büyük Doğu’ya
aktarıldığı mahkemede belirtiliyordu. Mahkeme Başkanı Salim
Başol’un bu miktarın fazla olduğunu söylemesi üzerinde
Menderes paraların bir kerede verilmediğini ifade ediyordu. Başol
“Necip Fazıl’ın yazılarının
memleket yararına mı ki?” diye sorduğunda
Menderes’in bu soruya verdiği cevap salonda gülüşmelere neden
olmuştu:
“Onun
memleket yararından ayrıldığını gördüğümüz an münasebeti
kestik. Uzun zaman münasebeti kesiyoruz tekrar geliyor düzelteceğim
doğru gideceğim diyor o şekilde devam ediyor. ”
Necip
Fazıl daha sonraları MHP saflarına yanaşacak ve sıkı bir
ülkücü olacaktı. Yalan yanlış tarih tezleriyle gerçek tarihi
nasıl tahrip ettiği meselesine girmiyorum bile.
İşte
üstad (!) Necip Fazıl’ın hikayesi…
https://www.aykiri.com.tr/yazarlar/umit-dogan/necip-fazil-kisakurek-gercekleri-necip-fazil-kisakurek-kimdir/326/
|